Kafamdakinirvana

Kafamdakinirvana

2 Eylül 2014 Salı

Haber /Magazin/Kritik/Yıldızlar: Kritik

Mehmet Açar benim uzun zamandır herşeyiyle beğendiğim tek film eleştirmeni diyebiliriz. Bir çok film eleştirmeni var, alternatifler çok ama, ondan hiç kimseyle bu kadar aynı fikirde olamazdım... İşte size Mehmet Açar'ın derlediği bir yazıdan ufak bir kesit.


Robin Williams en iyi filmleri


Ölü Ozanlar Derneği 1989
(Dead Poets Society)
Kimi oynuyor: John Keating
Yönetmen: Peter Weir Williams muhafazakâr değerlerle yönetilen aşırı disiplinli bir yatılı erkek okulunda kuralları umursamadan, gençlerin hayatına ruh ve renk getiren yeni İngilizce hocasını oynuyor. Gençler onunla birlikte edebiyatın özgürleştirici niteliğini kavrıyor, statükoya karşı çıkmayı öğreniyor. Finaldeki “O Captain! My Captain” sahnesi unutulmaz!
Günaydın Vietnam 1987
(Good Morning Vietnam)
Kimi oynuyor: Adrian Cronauer
Yönetmen: Barry Levinson Vietnam Savaşı sırasında askerlerin moralini düzeltmek için cepheye çağrılan yeni radyo programcısı, kendisinden bekleneni yapar: Eğlendirir, güldürür, moral verir. Ama bunları otoriteyle savaşarak yapar. Mitch Markowitz’in senaryosu, Adrian Cronauer’in gerçek öyküsünü bir hayli değiştirerek, sansüre ve savaşa karşı bir özgürlük mücadelesi haline getiriyor. Williams’ın sinemadaki ilk önemli filmlerinden.
Can Dostum 1997
(Good Will Hunting)
Kimi oynuyor: Sean Maguire
Yönetmen: Gus Van Sant Üniversitede temizlik görevlisi olarak çalışan Will (Matt Damon), müthiş matematik zekâsıyla bir hocanın dikkatini çeker. Sorunları olan bu genci topluma kazandırma görevi Freud’u hatırlatan sakalıyla Robin Williams’ın canlandırdığı psikoterapist Sean Maguire’a verilir. Williams kariyerinin en iyi performanslarından birini çıkardığı bu rolle 1998’de Yardımcı Erkek Oyuncu Oscar’ını kazanmıştı. Filmin zirvesi kuşkusuz Maguire’ın Will’in “şifresini çözdüğü” terapi sahnesi.

Bir diğer sevdiğim Eleştirmen ise Yüksel Aytuğ, kendisi TV'nin nabzını çok iyi tutuyor.


İYİ ÖRNEK OLMAK
Saçmaladığını bildiği halde başlamış bulunduğu dizileri izlemeye devam eden halkın ekran karşısında psikolojisini bozamazsınız. Diziyi izletmek adına doğaüstü, ‘Yok artık’ dedirtecek senaryolar yazıp bize izlettiremezsiniz.
Dizinin kahramanı olan masum insanları zavallı yapıp, kötüleri güçlü gösteremezsiniz. Ve tuttuğu kahramanın mutlu olduğunu görmek için diziyi aksatmadan izleyen sadık seyircinizle kedinin fareyle oynadığı gibi oynayamazsınız.
Demem odur ki; reyting kaygısını, ticari amacı bir yana koyun, insanlığı diğer yana. ‘Nasıl kazanırım?’ değil, ‘Bizi izleyen milyonlara nasıl iyi örnek olurum?’ derseniz hem biz mutlu oluruz hem de siz mutlu olursunuz. Çünkü manevi mutluluk çok daha anlamlı ve değerlidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder