Kafamdakinirvana

Kafamdakinirvana
roman etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
roman etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Temmuz 2015 Pazar

Beyaz Geceler(Belle Nochi)- Dostoyevski

Son derece yalnız olan hayalperest genç adam artık yalnızlığı iyice canını sıkmışken ve umutsuzluğa kapılmışken sokakta Nastenka adında bir kızla tanışır...


Dostoyevski...


Daha kitabın ilk sayfasında başlar edebiyatı akmaya, ne kadar kısa bir öykü olursa olsun, altını çizilecek o kadar çok satır var. Daha ilk sayfada kendini hissetirir Dostoyevski öyle ki; hayatının tek iyi geçen günlerinde 27 yaşında yazmıştır bu kitabı buna rağmen gerçek bir sanatçının yapması gerektiği gibi yalnızlığı ve onun verdiği acıyı estetize ederek anlatır...

Kitabın ana karakteri yalnız geçen adam, o kadar yalnızdır ki binalarla, önüne gelenle konuşur yani hem yalnızdır hemde hayalperest . Aşık olur gördüğü baktığı her şeye, herşeyle konuşur dertleşir... 
Bir gün yolda Nastenka adında bir kızla tanışır. Petersburg'un beyaz gecelerinde sohbet ederler. İkiside çok yalnızdır birbirlerine aşık olmayacaklarına yalnızca çok iyi arkadaş olacaklarına yemin ederler.
Derken yalnız adam git gide Nastenka'ya aşık olur ama olacaklar umduğu gibi olmaz.
Kitapta aşk, sevgi sevmek ve sevilmek gibi unsurları muazzam işlemiş...
Kitap bittiğinde etkisinden bir türlü kurtulamadım ve ben de bu hissiyatları yarattı...
Aslında birine aşık olduğumuzda onu hiç tanımadan olmuyor muyuz?  Yani karşımızdaki nasıl bir insan olursa olsun gözümüzü kapatıp kendi hayal ettiğimiz ruhu ona yerleştiriyoruz. Böyle oluyorsa esas aşık olduğumuz kim? Güzel bir binaya aşık olmak daha akıl karı değil midir? Nasıl olsa canlı kanlı da olsa ona o ruhu veren bizleriz... Yalnız adamın dediği gibi:. "Ben çok kez aşık olurum. Hayır, hayır sakın yanlış anlamayın. Hayalimdeki kadınlara..."

Muhteşemsin Dostoyevski...

Mefisto Kulübü(The mephisto Club)- Tess Gerritsen

Üst üstte işlenen ilginç cinayetlerin sırrı bir türlü çözülemez. Dedektifler araştırma yaptıklarında ise iblisler ve şeytanlar bir sürü garip güçler ortaya çıkar ama esas soru tüm bunlar gerçek midir?

Rizzoli ve Isles adıyla bir doktor ve bir dedektif kadının ağzından dinliyoruz olanları bir de kötü güçlerden kaçan Lily'den.

Yakın zamanda işlenen faili meçhul bir dizi cinayetten sonra Mefito Kulübünü kurmaya karar verirler. Bu kulüpte önemli rol alan kadın kahramanlarımız Jane ve Maura'nın biraz özel hayatlarına değinerek çoğu zaman işine odaklı bir anlatım var.
Kitabın ilk sayfalar oldukça akıcı bir şekilde ilerliyor ve gittikçe merak uyandırıyor ne yazık ki kitabın ortaları biraz sıkıcı bekleneni veremiyor. Sürekli şeytanlar ve doğa üstü güçlerin kitapta söz edilmesi bir müddet sonra sıkıcı bir hal alıyor ve heyecanını kaybediyor.
Buna rağmen kitapta en sevdiğim şey sürekli bilgi vermesi, geçmiş zamandan ve efsanelerden  hiç bir gerilim kitabında bulamayacağımız kadar çok bilgiye tanık olabiliriz.
Bu kitap tam olarak gerilim sayılmaz bana göre daha çok polisiye. İlk defa Tess Gerritsen kitabı okuduğum için ne ile karşılaşıcağımı bilmiyordum. Asıl mesleği yazarlık olmayan sonrasında hayatını yazarlığa adayan biri için gayet bilgi verici bir kitap olmuş.
Kendisinin çok popüler olduğunu bu tür kitaplar konusunda zirvede olduğunu duymuştum ama bu kitapta biraz hayal kırıklığı yaşadım. Bir sonraki kitabım Cerrah olacak tek bir kitapla karar vermek imkansız...
Kitabın ortalarında doğaüstü güçlerin verdiği o kötü hava sonuna doğru başına gelen kötü olayların ve muammaları kendi ağzından anlatan Lily sonuna doğru temposunu bir hayli artıyor ve bize esas kötü ve korkmamız gerekenin kim olduğunu güzel bir dille anlatıyor...
Orta halli iyi bir kitaptı...