Kafamdakinirvana

Kafamdakinirvana

17 Şubat 2016 Çarşamba

Carol

                                 Carol
2. Dünya savaşı sırasında boşanmak üzere ve  bir çocuk sahibi olan  Carol (Cate Blanchett)  bir gün mağazada genç bir kızla (Rooney Mara) tanışır. Aralarındaki iletişim çok farklı bir hal alır. Carol'ın Kocası bunu fark edince çocuğunu elinden almaya çalışacaktır...


Carol yarışın başından beri en önde gelen filmlerden biriydi. Şahsen benim de en çok merak ettiğim filmlerden biriydi. Özellikle senaryosu itibariyle oldukça ilgi çekici bir yapım.  Maalesef  Altın Küre vb ödüller Carol'a  sırt çevirince, filmin düşüşü başladı.  Diğer filmleri aşağalamak gibi olmasın ama, Altın Küre'de Riddley Scott'un bile yüzü gülmedi, ama The martian adaylık aldı. Bunun için yapacağı tek yorum bir film güzelse güzeldir, yönetmen iş yapıyorsa yapıyordur. Gerisi bahane... Ama The Martian'ın böyle bir eksiği varsa neden Carolın geri kaldığını merak ediyorum.  Carol en iyi film ve en iyi yönetmen olarak altın küreden adaylık aldı...

     Genelde eşcinsel temalı filmlerde aşırı derecede abartı gözlenir fakat Carol tam tersi bu konuda abartıdan uzaktı.
Rooney Mara ,  Kendisini daha önce izlememiştim. İlk kez izleme fırsatım oldu.taktire şayan bir oyunculuk sergiliyor bu filmde. Sadece gözleriyle konuşuyor. Oscar adaylığını yardımcı kadın oyuncu olarak aldı fakat filmin yarısını onun bakış açısıyla izliyoruz. Bana göre filmin 2 başrolü var.
Cate Blanchett, aynı şekilde oldukça iyi bir performans sergiliyor. Kendisi Mara gibi gözleriyle konuşuyor. Rolü tabiri caizse cuk oturmuş.  Blue Jasmine'den sonra en iyi performansı.  Kendisi  %100 verimli bulmuyorum  aksine oldukça soğuk fakat oldukça iyi.
Dediğim gibi filmde bakışlar konuşuyor, bu ilk başta bir artıyken bu kadar sessiz sedasız ve derinden ilerlemesi seyircinin aklını darmaduman ediyor.  Filmin fragmanı sizi bir beklenti içerisine sokuyor.  Görüntülerinin bile çok güzel olduğunu, oldukça güzel bir tadı olduğunu düşünüyorsunuz. Hatta afişteki  aksesuarlar bile sizi filme çekmeye yetiyor. Resim olarak oldukça güzel bir film. Görüntü yönetmenine selamlar.
Carol ve Terece aralarındaki ilişkiyi diğer karakterler farklı bir şekilde yorumluyor ama bana bu yorum geçmiyor.  Her iki karakterin aile ilişkileri bu kadar iyi yazılmışken neden iyi yansıtılamadığını merak ediyorum. Filmde bir sürü olay oluyor, tüm karakterler bunun farkında fakat bir tek biz seyirciler kavrayamıyoruz.  Buna kısaca boşluklarla doldu diyebiliriz. Sanki bir filmin slow motion'ı gibi ama beni heyecanlandırmadı.
Filmin bir peak anı vardır fakat sade bir dille ilerleme çabaları olduğu için bu göremiyoruz. İlk başlarda seyirciyi kazanıyorlar. (Terece ve Carol'ın tanışma sahnesinde)
Bu saydıklarımın yanında en önemlisi ise karakterlerin ruh hallerini analiz edemiyoruz. Tıpkı Brooklyn'de olduğu gibi... Bu da uyarlama bakımından düşük olduğunu gösteriyor.
Filmde göze çarpan kıyafetler... İki bayanın yaş farkını gözümüze sokmaya çalışan tasarımlar gördük.

Bu gün bana bu lafları söyletenler utansın beklentileri yıkılmış bir insan olarak yine de bu filmi sevdiğimi vurgulayacağım.  Kısacası, Carol şuan Akademi'de en iyi film kategorisinde yarışın 6 filmden çok daha iyi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder