Sıkıcı boş bir hayat, ah neye yarar?
Carpe… Carpe… Carpe Diem… Yaşadığınız günü kavrayın, çocuklar.
Hayatınızı olağandışı yapın!
Bir gün bir grup öğrencinin sıkıcı, hayatlarını değiştirecek bir öğretmen gelir
okula. Yeni öğretmenleri boş hayatlarını
farkına varmalarını öğretir onlara, anı yaşamayı öğretir. Yani Carpe Diem…
Benim de kendim hayatımda benimsediğim, kendi içimdeki sesi
dinleyerek bulduğum bir felsefedir Carpe Diem.
Her insan içindeki sesi kendi kendine bulamaz bazen bir yardıma
ihtiyaçları olur işte böyle bir durumda; kendilerinde asla cesaret bulamayan,
düşünce özgürlüğü olmayan bir grup öğrenciye özgürlüğü öğreten gerçek bir
öğretmen gelir Robin Wiliams…
Öğrencilerin kimisi bu sıra dışı öğretmene inanmaz, kimisi
şımarır, kimisi can kulağıyla dinler bir çok farklı ve gerçek karakterleri bize
göstermişler. Hepsinin tek bir ortak yanı vardır ‘Ne olacaklarını, ne yapacaklarını’ asla
bilemezler… Bu da karakterleri çok sahici yapıyor, çevremizde bir çok insan
hayattan ne beklediklerini, ne yapmak istediklerini, ne için yaşadıklarını
bilemiyor. Bunlar tutkusu olmayan insanlar ya da tutkularını asla açığa
çıkarmamış…
Sınıftaki bir öğrenci öğretmenin tüm ‘gösterdiklerini’
dikkate alır, içindeki sesi dinler
oyuncu olmak istediğine karar verir, ne yazık ki toplumsal baskı, aile
ve çevre baskısı yüzünden hep içine gömmek zorunda kalmıştır. Bunu Öğretmeni (Robin Wiiliams) sayesinde
gerçekleştirmiştir ve karşısına çıkacak bir çok engelle başa çıkmak zorundadır…
Öğretmen hayatın tadını çıkaramayan çocuklara adeta “Nasıl
yaşanır?” dersi veriyor ve onları şiir okumaya yönlendiriyor… Filmde en çok
etkilendiğim sahnelerden biri de, Korkak hiçbir şeye cesaret edemeyen bir
çocuğa bile şiir yazdırmasıydı, bunun tek yolu düşüncelerini çırılçıplak ortaya
sermesiydi.
Öğretmenlerinden güç ve akıl alarak yarattıkları Ölü Ozanlar
Derneği onların hayatını bir anda renklendirir. Gizlice buluşmalar ve şiir
okumalar tüm o sanatçı ruhlarını ortaya çıkarır…
Filmde ne olduysa ilk başlarında ve sonunda oldu, Robin
Wiliams beklediğim kadar görünmüyordu dolansıyla filmin konusunu yayma şekli o
kadar iyi değildi…
Robin Wiliams’ın ve Ethan Hawk’n performansları harika,
özellikle de Robin Wiliams’ın… Kendisinin sıcacık bakışları, yaptığı o sıcak
mimikler, duygulu, esprili bakışları insana o kadar çok geçiyor ki, onu
izlemekten asla bıkmıyorsunuz…
Sonuç itibariyle hayatınıza iyi bir yön verebilecek, iyi bir
film Ölü Ozanlar Derneği…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder