Kafamdakinirvana

Kafamdakinirvana

31 Ağustos 2014 Pazar

Film Eleştirisi: Takip (The Rover)

Hayatınızda Ne Kadar Değerlisiniz?
 Artık dünyanın sonuna yaklaşırken Avustralya’da kalan tek tük insanlar. Ekonomi çöküşte, insanlar azalıyor.  Burada yaşayan bir adam tek sahip olduğu şeyi yani arabası çalınınca onu geri almaya koyulur. Psikolojik, dram ve aksiyon karışımı bir film…

Guy Pearce’in canlandırdığı Eric’in arabası 3 adam tarafından çalınır, kendini savunmaya çalışırken darp edilir ve kendi içinde psikolojik sorunları olan bir kişilik olduğundan dolayı bu işin peşini bırakmaz. Arabasının peşine düşüyor ve bu uğurda önüne geleni gözünü kırpmadan vuruyor.  Arabasını bulmak için her şeyi göze alan Eric, çıktığı bu yolculukta Rey adında genç bir çocukla (Robert Pattinson) tanışıyor.  Bu delikanlı tapılası yakışıklı,  karizmatik bakışlı ve çok seksi bir vücudu olmasının dışında akli dengesi yerinde olmayan biridir. Eric arabasını çalan adamın bu delikanlının ağabey’i olduğunu öğrenir. Eric onu bir şekilde hayatta bırakacaktır eğer onu ağabeysine görürse…


Filmin boyunca bize sunulan birçok duygu var, Eric’in yalnızlığı, vicdanını kaybetmiş bir ağabey kardeş ilişkisi, kendi içinde yaşadıkları psikolojik sorunları vb.
Eric’in (Guy Pearce) psikolojik sorunlarının ara,  sıra dışarı vurumlarını şöyle özetleyebiliriz. Karakterin yer, yer duraksamaları, ani kafa karışıklığı yaşatan tepkileri.



 Rey karakteri (Robert Pattinson) başta bahsettiğimiz gibi saf ve yarı deli diye tabir edebileceğimiz bir gençtir.  Birlikte çıktıkları bu yolculukta bize gösterilen İki farklı karakteri, iki amacı olan insan aslında tek amaçları hiçbir amaçlarının olmaması…


David Michod’u daha önceki başarılı işlerinden (Animas Kingdom) Sizler zaten biliyorsunuz. Ben de kendisini tebrik ediyorum son derece güzel noktalardan yakalamış filmi ve tabi ki son derece iyi bir kurgu. Bunu da bu yıl Cannes’a aday olarak tescilledi. Filmdeki boşlukların sebebi beklide oyunculukları ön plana çıkarmak istemeleridir. Oyuncuların çok iyi yakın planları var görüntü yönetmenini tebrik etmek lazım.
Guy Pearce’in performansı beklediğim gibi diyebilirim, çünkü en az bu kadar iyisini bekliyordum. Gel gelelim tapılası yakışıklı Robert Pattinson’a onun her geçen gün üstüne koyduğu ve daha iyisini meydana getirdiği bir performans kalitesi var. Her yaptığı filmde kendini daha da geliştiriyor bknz: (Bel Ami, Cosmopolis)  Bence tüm genç oyuncular böyle olmalı. Pattinson hakkında sevdiğim bir diğer şey ise her zaman risk almasıdır. Yüz yılın yakışıklısı olmasına rağmen kendini çirkinleştirmekten korkmuyor. Kendisinin yakından bir takipçisi olarak söyleyebilirim ki; Hollywood gençlerinin en mütevazısıdır Robert Pattinson…



Eric’in takıntılı bir karakter olduğunu daha ilk baştan arabası çalındığında gözlemliyoruz, bu bizim için büyük bir ipucu.  Ara, ara bize geçmişinden bilgiler sunuyor, duygularını gözlemlemeye çalışıyoruz.





 Anlık duygu gel gitlerini b sadece gözlerinden bile bize çok iyi yansıtıyor. Pearce ve Pattinson’ın karşılıklı oynadığı sahnelerde gördüğümüz gibi Pattinson gelmiş geçmiş en iyi performansını ortaya koyuyor. Sadece gençlik filmlerinde değil tüm filmlerde rol alabilecek bir oyuncu olduğunu bize gösteriyor. Henüz yolun başında ama kaliteli filmlere, kaliteli projelere imza atıyor.



Filmin bizzat takipçisi olarak söyleyebilirim ki, görüp görebileceğiniz en zor şartlarda altında çekilmiş bir film.  Filmin aralarında boşluk olsa bile, bazı duraksamalar olsa bile bence bunu yönetmen bilerek ve kasten yapmış…
Filmin aslında bir amacı varmış gibi gösteriliyor ama sonlarına doğru anlıyoruz ki birçok amaca hizmet ediyor.  Filmin bize göstermek istediği birçok şey var; Pearce’ın karakterinin hırsları, içinde var olan ve dışarıya vuramadığı vicdanlı yanını görüyoruz. Böyle bir ortamda bile deli bir oğlanla kurduğu ilişki, herkesi gözünü kırpmadan katleden bir adamın bile sevebileceği bir insan.  Bu uzun yola iki düşman gibi çıkıyorlar ama yol onları bambaşka duygulara sürüklüyor.



Filmin Soundtrack’ine gelince Keri Hilson’ın “Pretty Rock Girl” şarkısı harika olmuş.  Müziği çok güzel ama özellikle de sözleri Robert Pattinson’ın hem filmdeki karakterine hem de özel hayatına çok uyuyor. “Dont hate me cause I’m beautiful.” Yani “Çok güzelim diye benden nefret etme.”  Bu şarkıyı bir parça Robert Pattinson’ın dudaklarından döküldüğünü duymak güzel bir histi.


Pattinson’ın bu karakteri bu kadar iyi oynamasının sebebi; karakterini gerçekten benimsemedir. 2013 Şubat ayında filmi çekerken,  karakteri ne kadar sevdiğini, ne kadar zor şartlar altında çektiklerini, sineklerin ve sıcağın gazabına uğradığını ve çirkinleşmek için saatlerce süren makyajdan bahsediyordu.   Kendini i çirkinleştirmek her baba yiğidin harcı değildir, bu yüzden bir kez daha söylüyorum Robert Pattinson bu işe gerçekten gönül veren bir oyuncudur. Bence Guy Pearce’le de çok iyi bir partner olmuşlar…

 “Birini öldürdüğünde bunu düşünmelisin, bunu unutmaya çalışmamalısın, bu cezasını çekmenin en iyi yoludur.”
“Her şeyin bir anlamı olması gerekmez.”
“Beni aldattığı için karımı öldürdüm ve kimse peşimden gelmedi. Kimse aramadı, bu 10 yıl önceydi. Hiçbir zaman açıklama yapmak zorunda kalmadım, kimseye yalan söylemek zorunda kalmadım, yalan söylemek zorunda kalmadım, kimse peşimden gelmedi, bunun önemli olmamasını bilmek, bunun gibi bir şey yapıp kimsenin peşimden gelmeyeceğini bilmek beni daha da kırdı.”

Filmde geçen ve asla aklımdan çıkmayacak replikler…

Özgüveni olmayan bir adamla aşırı özgüveni olduğu için başına derler açan bir adam yan yana gelirse ne olur? Bu içinde birçok türü barındıran filmi izleyin ve öğrenin…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder