Hayatınızda Ne Kadar Değerlisiniz?
Artık dünyanın sonuna yaklaşırken Avustralya’da kalan tek
tük insanlar. Ekonomi çöküşte, insanlar azalıyor. Burada yaşayan bir adam tek sahip olduğu şeyi
yani arabası çalınınca onu geri almaya koyulur. Psikolojik, dram ve aksiyon
karışımı bir film…
Guy Pearce’in canlandırdığı Eric’in arabası 3 adam
tarafından çalınır, kendini savunmaya çalışırken darp edilir ve kendi içinde
psikolojik sorunları olan bir kişilik olduğundan dolayı bu işin peşini
bırakmaz. Arabasının peşine düşüyor ve bu uğurda önüne geleni gözünü kırpmadan
vuruyor. Arabasını bulmak için her şeyi
göze alan Eric, çıktığı bu yolculukta Rey adında genç bir çocukla (Robert
Pattinson) tanışıyor. Bu delikanlı
tapılası yakışıklı, karizmatik bakışlı
ve çok seksi bir vücudu olmasının dışında akli dengesi yerinde olmayan biridir.
Eric arabasını çalan adamın bu delikanlının ağabey’i olduğunu öğrenir. Eric onu
bir şekilde hayatta bırakacaktır eğer onu ağabeysine görürse…
Filmin boyunca bize sunulan birçok duygu var, Eric’in
yalnızlığı, vicdanını kaybetmiş bir ağabey kardeş ilişkisi, kendi içinde
yaşadıkları psikolojik sorunları vb.
Eric’in (Guy Pearce) psikolojik sorunlarının ara, sıra dışarı vurumlarını şöyle
özetleyebiliriz. Karakterin yer, yer duraksamaları, ani kafa karışıklığı
yaşatan tepkileri.
Rey karakteri (Robert Pattinson) başta bahsettiğimiz gibi
saf ve yarı deli diye tabir edebileceğimiz bir gençtir. Birlikte çıktıkları bu yolculukta bize
gösterilen İki farklı karakteri, iki amacı olan insan aslında tek amaçları
hiçbir amaçlarının olmaması…
David Michod’u daha önceki başarılı işlerinden (Animas
Kingdom) Sizler zaten biliyorsunuz. Ben de kendisini tebrik ediyorum son derece
güzel noktalardan yakalamış filmi ve tabi ki son derece iyi bir kurgu. Bunu da
bu yıl Cannes’a aday olarak tescilledi. Filmdeki boşlukların sebebi beklide
oyunculukları ön plana çıkarmak istemeleridir. Oyuncuların çok iyi yakın
planları var görüntü yönetmenini tebrik etmek lazım.
Guy Pearce’in performansı beklediğim gibi diyebilirim, çünkü
en az bu kadar iyisini bekliyordum. Gel gelelim tapılası yakışıklı Robert
Pattinson’a onun her geçen gün üstüne koyduğu ve daha iyisini meydana getirdiği
bir performans kalitesi var. Her yaptığı filmde kendini daha da geliştiriyor
bknz: (Bel Ami, Cosmopolis) Bence tüm
genç oyuncular böyle olmalı. Pattinson hakkında sevdiğim bir diğer şey ise her
zaman risk almasıdır. Yüz yılın yakışıklısı olmasına rağmen kendini
çirkinleştirmekten korkmuyor. Kendisinin yakından bir takipçisi olarak
söyleyebilirim ki; Hollywood gençlerinin en mütevazısıdır Robert Pattinson…
Eric’in
takıntılı bir karakter olduğunu daha ilk baştan arabası çalındığında
gözlemliyoruz, bu bizim için büyük bir ipucu.
Ara, ara bize geçmişinden bilgiler sunuyor, duygularını gözlemlemeye çalışıyoruz.
Anlık
duygu gel gitlerini b sadece gözlerinden bile bize çok iyi yansıtıyor. Pearce
ve Pattinson’ın karşılıklı oynadığı sahnelerde gördüğümüz gibi Pattinson gelmiş
geçmiş en iyi performansını ortaya koyuyor. Sadece gençlik filmlerinde değil
tüm filmlerde rol alabilecek bir oyuncu olduğunu bize gösteriyor. Henüz yolun
başında ama kaliteli filmlere, kaliteli projelere imza atıyor.
Filmin bizzat takipçisi olarak söyleyebilirim ki, görüp
görebileceğiniz en zor şartlarda altında çekilmiş bir film. Filmin aralarında boşluk olsa bile, bazı
duraksamalar olsa bile bence bunu yönetmen bilerek ve kasten yapmış…
Filmin aslında bir amacı varmış gibi gösteriliyor ama
sonlarına doğru anlıyoruz ki birçok amaca hizmet ediyor. Filmin bize göstermek istediği birçok şey
var; Pearce’ın karakterinin hırsları, içinde var olan ve dışarıya vuramadığı
vicdanlı yanını görüyoruz. Böyle bir ortamda bile deli bir oğlanla kurduğu
ilişki, herkesi gözünü kırpmadan katleden bir adamın bile sevebileceği bir
insan. Bu uzun yola iki düşman gibi
çıkıyorlar ama yol onları bambaşka duygulara sürüklüyor.
Filmin Soundtrack’ine gelince Keri Hilson’ın “Pretty Rock
Girl” şarkısı harika olmuş. Müziği çok
güzel ama özellikle de sözleri Robert Pattinson’ın hem filmdeki karakterine hem
de özel hayatına çok uyuyor. “Dont hate me cause I’m beautiful.” Yani “Çok
güzelim diye benden nefret etme.” Bu
şarkıyı bir parça Robert Pattinson’ın dudaklarından döküldüğünü duymak güzel
bir histi.
Pattinson’ın bu karakteri bu kadar iyi oynamasının sebebi; karakterini
gerçekten benimsemedir. 2013 Şubat ayında filmi çekerken, karakteri ne kadar sevdiğini, ne kadar zor
şartlar altında çektiklerini, sineklerin ve sıcağın gazabına uğradığını ve
çirkinleşmek için saatlerce süren makyajdan bahsediyordu. Kendini i çirkinleştirmek her baba yiğidin
harcı değildir, bu yüzden bir kez daha söylüyorum Robert Pattinson bu işe
gerçekten gönül veren bir oyuncudur. Bence Guy Pearce’le de çok iyi bir partner
olmuşlar…
“Birini öldürdüğünde
bunu düşünmelisin, bunu unutmaya çalışmamalısın, bu cezasını çekmenin en iyi
yoludur.”
“Her şeyin bir anlamı olması gerekmez.”
“Beni aldattığı için karımı öldürdüm ve kimse peşimden
gelmedi. Kimse aramadı, bu 10 yıl önceydi. Hiçbir zaman açıklama yapmak zorunda
kalmadım, kimseye yalan söylemek zorunda kalmadım, yalan söylemek zorunda
kalmadım, kimse peşimden gelmedi, bunun önemli olmamasını bilmek, bunun gibi
bir şey yapıp kimsenin peşimden gelmeyeceğini bilmek beni daha da kırdı.”
Filmde geçen ve asla aklımdan çıkmayacak replikler…
Özgüveni olmayan bir adamla aşırı özgüveni olduğu için
başına derler açan bir adam yan yana gelirse ne olur? Bu içinde birçok türü
barındıran filmi izleyin ve öğrenin…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder