Kafamdakinirvana

Kafamdakinirvana

18 Şubat 2016 Perşembe

Danimarkalı Kız (The Danish Girl)

Danimarkalı Kız (The Danish Girl)


1920 yılında evli Danimarkalı ünlü ressam Einar Wegener, bir gün kadın gibi giyinip kendisi gibi ressam olan karısına poz verir. O günden itibaren önceden içinde var olan kadınsı duyguları uyanacaktır. Tarihin ilk cinsiyet değiştirme ameliyatı gerçekleştirmek ister...


 



        Film baştan sona o kadar akıcı o kadar güzeldi ki, yarın sabah bile bu filmi düşüneceğimden eminim. Film Eddie Redmayne'in performansıyla başlıyor bitiyor.  Kendisine diğer filmlerde baktığımda çok parlak bir oyuncu olduğunu söyleyemezdim. Sadece geçen yıl  'The Teory of Everything'  de bayağı yol kat ettiğini gördüm.  Bu sene adaylıklarda Dicaprio olmasaydı ve geçtiğimiz sene en iyi erkek oyuncu dalında Oscar almasaydı, bu sene o ödülü kendi ellerimle verirdim ona.  Çünkü inanılmaz bir performastı, her geçen gün daha da parlıyor. Abartmadan, dozunda bu kadar güzel rol alabilen bir adam daha yok bu sezon.  Alicia Vilkander ise rolünün hakkını veriyor böylelikle en iyi yardımcı kadın oyuncu kategorisinde Oscar favorilerimden oluyor.
Filmin başında gayet normal bir adamın karısıyla olan ilişkilerini izliyoruz, fakat ne zaman ki karısı onun resimlerini yapmak istiyor ve Wegener kadın giysileri giyiyor herşey çok farklı gelişiyor. Einar kendini kadın gibi görmeye ve kadın gibi hissetmeye başlar / yada saklı kalan duygular gün yüzüne çıkar.( Bu kısım bize yeterince yansıtılamamış. )

Mükemmel bir akıcılığa sahip bu filmde heyecan durmuyor. Hem biyografik olması hemde insana merak uyandırması , iyi sahnelere sahip olması dolayısıyla sezonda beni heyecanlandıran filmlerden biri.
Ünlü ressam Tarihin ilk cinsiyet değiştirme ameliyatına karar veriyor. Kendini kadın gibi hissediyor. O kadar ilginç ki karakter, kendini bulamıyor. Sanki iki aklını kaybetmiş gibi hissediyor çünkü iki karakter arasında kalıyor. O aslında  Einar mıdır Yoksa Lily midir?
Bu kadar sancalı bir dönemden geçmesinin bir diğer sebebi ise, eşcinselliğin uzun yıllara dayanan bir hikayesi olduğunu biliyoruz fakat Transeksüellik o yıllarda yaygın değildi. O yüzden bu bocalaması uzun sürüyor.

Filmde dikkat geçen bir diğer unsur ise, karısının Einar'a olan aşkı... Her konuda ona büyük bir şefkatle yaklaşarak yanında oluyor. 
Birazda kostümlerden bahsetmek istiyorum. Filmde kostümleri çok beğendiğim, tasarımlar harika.
Bana kalırsa eğer ilk kez transeksüellik anlatılıyorsa bunu oldukça dikkatli bir şekilde yapmalılardı. Karakterin küçüklüğünden itibaren ruh halini görebilseydik çok daha iyi olurdu.  Düşünüyorum ki, bu tarz duygular birden bire çıkmaz.
Yorumlaması çok farklı bir boyuta geçti, toplum baskısı vb. olaylardan ötürü duygularını geri plana itmiş belki de bunu sırf bu sebeple  3. bir gözden yorumlamayı seçmişler. Film her ne kadar hetero bakış açısıyla çekilmiş olsa da, Einar'ın duyguları  evlendikten sonra belirdiği için bence bu çok normal.

İlk operasyon gerçirme olayı, ilk kez ruhen ve bedenen değişme olunca  daha karakter analizin sağlam yapılması gerekir diye düşündüm.. Çocukluktan ergenliğe kadar incelenseydi , çok daha doyurucu olabilir. Filmin bazı acıkları vardı, bunu da Redmayne kapattı. Tükürdüğümü yalattı. Mükemmel bir oyuncu oldu. Bizi inandırdı. Film beklediğimden çok daha iyiydi. Akademinin görmezden gelmesine bir anlam veremiyorum. Bilirsiniz biz ne filmler gördük...
Son söz The Danish girl bu sezon izlediğim en iyi yapımlardan biriydi.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder