Kanlı Tarihin İçinden Kanlı Bir Elmas
Kanlı Elma (Blood Diamond) Çok uzun zaman önce zencilerin
elmas toplamak için kölelik yaptıkları zamanları anlatıyor. Bu hikâye geçmişte
yaşanmış gerçek bir olaydan esinlenilmiştir. Bir paralı asker (Leonardo Dicaprio)
ve orada doğmuş yaşamış yerel halktan bir adam (Djimon Hounsou) ve bir gazeteci
kadın (Jennifer Connelly) üçü de değer büyük bir pembe elmas için bu ölüm
yuvasına doğru yol alırlar…
Filmin çoğunda
gözlemlediğimiz kadarıyla zencilere yapılan eziyet, eskiden onları köle olarak kullanmaları. Sırf
topraktan elmas çıkartmak için onlara uyguladıkları zulmü görüyoruz.
Durumlarının zorluğu yaşaması güç ortamları çok iyi gözler önüne
seriyorlar.
Sadece aksesuar olarak
kullandığımız bir elmasın ve bunu üretirken neleri göze alındığı, ne işkencelere maruz kaldıklarını görüyoruz.
Yemek ve su dahi verilmediğini, işçilerin daha doğrusu kölelerin aileleriyle
asla görüştürülmediğini gözlemliyoruz.
Günümüzde de birçok buna
benzer olay mevcut ve eskiden de bunun gibi savaş vb. olaylar var. Eskilerden
konuşmak istemiyorum ben bulunduğum nesilden bahsedeceğim. Yeni nesilde yaşanan
tüm üzücü olaylar karşısında herkes izliyor, ayıplıyor, üzülüyor hatta ağlıyor,
paylaşıyor bunu gerek sosyal medyaya, gerek günlük yaşamımızda görüyoruz fakat
bir türlü göremediğimiz şu ki; hiç kimse buna bir dur demiyor. Hiç kimse riske
girmek istemiyor, hiç kimse elini taşın altına koymuyor… Sadece bir
izleyiciyiz. İzleyici olmayı genelde
severim ama bazı filmleri sırf izlemek yetmiyor. İzleyip yorumlamak ve harekete
geçmek lazım…
Film aksiyon olmasına
rağmen neden neredeyse en sevilenler listesine girdiğini birazda olsa
anladım. Filmin henüz bir saati olmasına
rağmen bol aksiyon, bolca da duygusal sahne gördük. Aksiyonun içine bolca dramatizem
sıkıştırmışlar. Film ilk başlarda bize çok yüzeysel görünse de diğer aksiyon
filmlerinden farkını ilerleyen zamanlarda kavrıyorsunuz. İlerledikçe filmdeki bazı noktalar çok hoşuma
gitti…
Leonardo’nun elmasların nasıl yapıldığını
anlattığı kısmı çok beğendim. Bu bize nasıl bir aptallık içinde olduğumuzu
gösteriyor. “Consume,obey,die.” Diye tabir edebileceğim; “Tüket, İtaat et, öl.”
Aptallığını bize birkaç kelimeyle özetliyor. Gayet güzel bir şekilde elmasların
toprak altından çıkarıp günlük hayatımız da kullandığımız ana kadar olanları
anlatıyor. Benim burada belirttiğim
“Costume Obey, die.” Filmin içinde gözümüze gözümüze sokulmamasına rağmen
alacağımız mesajdır
sokulmamasına rağmen
alacağımız mesajdır…
Zencilerin aşağılanması ve
onlara yapılan zülüm Amerikan sinemasında sıkça yer almıştır ve izleyiciyi
çekmiştir. Bu filmde de beni ilk başta çeken oydu, filme daha sonralar biraz
aksiyon biraz dram ilave etmişler kanımca bu da filmin en iyiler arasına
girmesinin bir unsur ise; büyük küçük
demeden insanlara yaptıkları psikolojik baskı ve bu baskı sonucunda insanların
değişmesi, kendilerini korumak isterken neredeyse onlara dönüşmeleri. Bu da filmin zekice yanlarından biri.
Üzerinde en çok tartışması gereken konu ise maddiyatın insanların karakterlerini
değiştirmesi ve bu duygunun (maddiyatçılık) onları ele geçirmesidir. Herkes
birbirine savaş açmış durumda, bölücüler, başa geçmek isteyenler, ezilenler ve
diktatörler tam da günümüz dünya politikasına uygun bir senaryo.
Spesifik karakterler
olmamasına karşın performanslar gayet iyiydi, beklentilerimin üstündeydi…
Benim her zaman bir lafım
vardır; izlediğimiz bir komedi filmi de olabilir, bir aksiyon yâda bir
animasyon kesinlikle ne tür izlediğiniz önemli değil, önemli olan mesajı
alabilmektir ve bu sadece sizle alakalı…
Sonuna doğru seyirciyle
bir oyun haline geçen film, para için yola çıkan bir adamın o yolda aldığı
büyük ders ve karşı koyamadığı fedakârlık dürtüsü bütün bunlar çok güzel bir
finale davetiye çıkartmış…
“Beni şeytan sanıyorsun
beklide sadece cehennemde yaşadığım içindir.” Repliğiyle hayatta kalma savaşını
özetleyen iyi bir yapım…
Dostum sen kimsin ??
YanıtlaSil